İtalyanca yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dildir. Bu hal belli kurallara bağlıdır. İtalyancada genellikle kelimelerdeki vurgu son hecededir. İtalyanca melodik bir dil olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden İtalyanca çok fazla ezbere dayanmamaktadır. İspanYolca Günlük Pratik konuşma 2. İspanyolca'nın yazıldığı gibi okunan bir dil olduğundan daha önce bahsetmiştim.Bu yazımda ispanyolca günlük diyaloglardan örnekler verecem.Lütfen diyalogları yazıldığı gibi okuyun :))) Kural 1 : Cümle kurarken dikkat etmemiz konulardan bir tanesi Cümlemiz Soru cümlesi ise, Başına Türkçeyazıldığı gibi okunur. İngilizce, yazıldığı gibi değil belli kurallara bağlı olarak okunur. İngilizce dilinde 12 zaman (eylem) olmasına karşın Türkçede 5 ana zaman (eylem) vardır. Türkçe olarak kurduğumuz, yazdığımız ya da konuştuğumuz her cümlede ‘özne’ kullanmak gerekli değildir. g: Genel olarak Türkçe deki gibi [g] diye okunur, fakat sözcük sonundayken önünde ''i'' ünlüsü hariç bir ünlü var ise [k] olarak okunur. Örnek: Monta g [Montak]: Pazartesi 2. Yabancı sözcüklerde ise [j] olarak okunur. Örnek: (der) Gara g e [gara:je]: Garaj h: Sözcüğün ve hecenin başında Türkçe deki gibi [h] olarak okunur. gibiyani ikiye ayrılarak okunabilir mi, yoksa three thousand five hundred fourteen mi demek lazım Şahin #778658 sadece belirli durumlarda ayrı ayrı okunur. bir sayı olarak okuyacaksanız three thousand five hundred fourteen olarak okunması gerekir. Vay Tiền Nhanh Chỉ Cần Cmnd Nợ Xấu. Bazı yemekler vardır ki tadıyla damağınızı şenlendirir, midenizde festival yaratır. Bazı yemekler de restorana gittiğinizde size ecel terleri döktürür, hesap gününde hissettirir. Çünkü o yemekler ağzınızdan bir yanlış çıkıverse karşınızdaki kişinin kulakları kanayacak zannedersiniz. Aslında insanlık hali olan bu durumu yine de yadırgamak ve “Sen hala bu yemeği düzgün söyleyemiyor musun?” demek de bir moda olmaya devam ediyor. Ayol ben gurme miyim diye bağıra bağıra “caps lock” açık sormak isteseniz de yapamazsınız. Gelin bu sorunları çözelim, yurt dışından yurdumuza giren ve dirlik düzen bırakmayan bu yemeklerin okunuşlarını gün yüzüne çıkaralım. Fajita Fajita, fıjita, fıjırt Meksika mutfağının ateşli cazibesi “fajita”. Tam okunuşu ise “fahita” J harfi kaygan bir h’ye dönüşüyor ve siz sipariş verirken “Bir etli, bir de tavuklu iki adet fahita lütfen.” deyiveriyorsunuz. Sorun çözülüyor, karizma bozulmuyor sizde kalıyor. Gnocchi Gınoçi, ginoçhi, gıdık İtalyanlara olan sevgi ve saygımızı tek bir yemeğin yok etmesine izin vermemek için “gnocchi”nin okunuşunu sizlere sunmak görevimiz. Nasıl okuyoruz? Niyokki. Küçücük mantımsı şeylerin daha düzgün bir adı “ni-ye-yokki” Tortilla Tortella, tortilna, tontiş Fajita’nın yanında servis edilen hatta kendisi baz alınarak yemekler hazırlanan tortilla da az hain değil. Tortiya diye okunur, karizma kurtarır. İncecik hamur parçası için kalbiniz kırılmamış olur. Cordon Bleu Kordon Bluğ, gordon blu, Gollum Schinitzeli herkes bildiğine göre biraz da cordon bleu’den bahsedelim. Üzülerek söylüyoruz ki yıllarca marketten alırken “kordon bluğ” dediğiniz yemek aslında “kordon blö”ydü. Çünkü hep yerini karıştırıp mavi kordon zannettiniz. Ravioli Ravinoli, rafiyoli, Memoli Listemizde söylenişi en kolay ancak hafif hatırlatma gereken yemeği ravioli, yani ravyoli. Raviyoli diye okuyan duyduğumuz için seni de unutmadık tatlı kıs / tatlı çoçuk. Focaccia Foçaçya, façakia, fakya Pizzanın atası olarak sayılabilecek focaccia, fokaça diye okunarak pizzanın pabucunu dama atıyor. İtalyanların bize bu büyük oyununu ekip olarak sorgulayacağız. Tagliatelle Tagritella, tağliyatelli, telli turna Talyatelle olarak okunan ve son zamanların en sevilen makarnası olan tagliatelle’yi her duyduğunuzda hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını bileceksiniz. Artık o sizin için sıradan bir makarna değildir, İtalyanca 101 dersidir. Bruschetta Bürüşetta, bırişitta, brüksel lahana Duyduk, inanamadık. Brüşetta diye bağrımıza bastığımız bruschetta aslında “brusketta”ymış. Bu konuda hakkınızı yemek istemiyoruz, içlerinde en alakasız ve zor olan yemeğimiz oluyor. Café de Paris sos Kafada Paris, kefede Paris, gene de Paris Fransız yemeklerini söyleyebilmek için illa Fransızca bilmenize gerek yok. Biz hemen yardım ediyoruz. Minik bir Fransızca alıştırması; eğer bir kelimenin sonunda aksanı sola doğru olan bir ünlü harf varsa o harf okunur. Bunun en bariz örneği e harfidir. Yani şöyle okuyoruz Kafe dö Pari. Ratatouille Ratatuella, ratatulle, ratatatatat Filmi olmasaydı nicelerimizin helak olacağı ratatuille’yu okurken ratatuy diye okudunuz. Biliyoruz. Yıldızlı aferin bizden Brad Bird’e. Mascarpone Meskerpone, maskarpon, Mahşerin 4 Atlısı Genel itibariyle maskarpon diye duymaya alışık olduğumuz mascarpone’nin aslında maskarpone olduğunu söylemek üzücü. Bir kelime bir işlem gibi. Gittikçe zorlaşıyorlar. Brioche Bırıyoş. Biriyo. Bir. Tam Fransızca okunuşuyla okumak zorunda değiliz çünkü kendisi “bığioş” diye okunuyor ancak biz briyoş diyebiliriz. Sonuçta bir geçmişimiz, fondümüz, kafe dö pari’miz var. Quesadilla Kuesidella, kuesidine, kuzen Artık İspanyolca konuşabilirsiniz çünkü quesadilla yazılışı bile zor sizin için bir kesadiya. Avokado sosla servis edilen bir nevi gözleme ama havasından geçilmiyor. Carpaccio Karpakyo, karpeçiyo, kırbaç Fokaçanın kardeşi karpaçyo. Sanki Karpat Dağları’ndan aşağı inmiş gibi ancak bildiğiniz İtalyan. İncecik kesilmiş çiğ ettir kendisi. Misler gibi yenir. Capricciosa Kaprisko, kaprikisa, kapiş? Kaprikosa diye okunması beklenen pizza türümüzün akibeti kapriçoza olarak hayat buluyor. Tüm liste bittiğinde kendinizi çok dilli bir insan sayabilir, bir dil bir insan geyiklerine girebilirsiniz. Donut Danat, donut, damat Amerikan polisiye filmlerini izlediyseniz donut’ın nasıl okunduğunu biliyorsunuzdur ancak eğer izlemediyseniz bu hizmeti size tabii ki sunuyoruz. Doughnut şeklinde de yazılabilen ve aslında donat diye okunan miniş miniş tatlı tatlı güzelliklerdir. Chateaubriand Şateubüryan, şatöbüryan, cağ kebabı myconeflowerranchBizdeki Fransa algısı büryana yaklaştıran ancak büryanla hiç alakası olmayan chateaubriand’ı şatobriyan diye hızlıca okuyabilirsiniz. Fransız romantizminin akımının kurucusu sayılan François-René de Chateaubriand’a özel hazırlanmıştır. ya yazmayı ya da okumayı bilmeyen birinin yapabileceği bir tespit. örnek yazılışı helal olsun şahane bir gol atmışsın. okunuşu vay amına çaktımın piçi o nasıl gol atışıydı öyle. türkiye türkçesi derslerinin temel taşlarından biri olan önerme. "türkiye türkçesi yazıldığı gibi okunan bir dil değildir" ancak okumayı-yazmayı bilmeyenlerin böyle bir tespit yapabileceğini düşünenler mainstream türkiye türkçesi dil bilgisi kitaplarını azıcık karıştırırlarsa bu yargıyla karşılaşacaklardır. evet zaten doğruluğu tartışılamayacak olan önerme. türkçe'yi yazıldığı gibi okuyan insan zaten türkçe'yi bilmiyor demektir. ki biz türkçe'yi yazıldığı gibi okuyan insanlara kısaca diksiyonsuz, diyoruz fütursuzluğa kadar varabilir. kendini geliştirememiş, ham bir insandır, e yazıktır. 3341125 nolu giride de kısaca belirtmeye çalıştığım gibi, arkadaşlar gerçekten türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değildir. ama ingilzce gibi, hele ki fransızca gibi hiç değildir. hemen hemen italyanca gibidir. bunu kısaca açıklayalım en iyi türkçe hepimizin kabul ettiği gibi istanbul türkçesi'dir. istanbul türkçesi'ni en iyi konuşanların da trt spikerleri olduğu söylenir. çünkü fonetik ve diksiyona en çok onlar riayet ederler. örnek vermek gerekirse ğ yusyumuşak g türkçe'de çoğu zaman okunmaz. bakınız şiveden falan bahsetmiyorum, diksiyon kurallarından bahsediyorum. dikkat edin efendim spikerlere, bu işi bilenlere, tiyatroculara. ağaç denmez, aaç denir. ağır denmez, aar denir. değil denmez, diil denir. yapacağım denmez, yapıcaam denir. olaya bir diğer açıdan baktığımızda da şunu görürüz türkçe'de kullanılan sesleri karşılayacak kadar harf ve işaret yoktur. hele de şapkalar, imaleler gittikten sonra hiç kalmamıştır. istediğiniz kadar afedersiniz bir taraflarınızı yırtın bu latin alfabesinin suçudur. alfabe zaten türk alfabesi değil, latin alfabesidir. bu yüzden kızmanıza da gerek yok. kar, hala gibi kelimeleri nasıl okuyacağız? şunu da eklemek gerekir ki; türkçe'yi yazıldığı gibi okursak da genelde bir şey olmaz. insanlar anlar. anlaşırız, geçinir gideriz. dit gözünüzü seveyim kimse bana harf inkılabını falan anlatmasın. harf inkılabının sebepleri ve oluşumu bu giride değerlendirilecek kadar ve bu giriden çıkartılacak kadar dar değildir. tamda doğru bir tespit değildir. çünkü dilde herşey gibi gelişir ve bazı kelimeler de bu değişime uyarlar. örnek vermek gerekirse, eskiden "için" kelimesi "içün" şeklinde yazılırdı. * ancak zamanla dilde ki değişime paralel olarak o da "için" şeklini aldı. aynı şekilde "diğer" sözcüğü de eskiden "diger" diye telafuz edilirdi. bunun yanında eski osmanlı türkçesinde kelimeler telafuz edildiği gibi değil, ilk kullandıldıkları gibi yazılır. bu sayede biz değişen kelimelerin nasıl değiştiklerini anlayabiliyoruz. bunu biraz örneklendirmek bence yerinde olacaktır. eski kullanılan kelimeler oldugundan, alunub, gelür, numro, beg, yeni halleri olduğundan, alınıp, gelir, numara, bey osmanlıca belgeler okuyanlar bu yukarıda anlattıklarımı zaten bilirler. bunun nedeni dilin zamanla gelişmesidir. çokta doğal bir süreçtir. mesela türkçe dışında örnek vermek gerekirse, eskiden inglizce'de kelimeler şuanda yazıldığı gibi okunuyordu. * ancak zamanla telafuzları değişti fakat yazılışları değişmedi. hatta 1800'lü yıllarda altın manasındaki "golden" kelimesi "gulden" diye okunurdu. bu değişme bütün dillerde günümüzde de devam etmektedir. bu değişmeyi etkileyen bir faktörde, insanların gırtlak yapılarıdır. örneğin şuan da günümüzde kullandığımız bu türkçe, aslında istanbul'a yerleşen balkan göçmenlerinin 19. yy sonlarında ve 20. yy başlarında o zamanki osmanlı türkçe'sini telafuz edemedikleri için ortaya çıktı. yani aslında bugün kullanılan "istanbul türkçesi" diye tabir edilen türkçe, balkan göçmenlerinin o dönemdeki bozuk türkçesidir. fakat zamanla dili tamamen etkileyebilecek şekilde o dile yerleşmiştir. durum bundan ibarettir sayın sözlük sakinleri. doğrusu; yazıldığı gibi okunan bir dil değil, "yazıldığı gibi konuşulmayan bir dildir" olması gereken önermedir. kelimeler yazıldığı gibi okunur lakin günlük konuşma tarzında daha kısa olan halleri kullanılır. e bu tespit yapılalı yıllar oldu ki?! dememe sebep olan diksiyon dersi alan insanlar zaten "gideceğim" demez "gidicem" der konu itibariyle yazarak anlatmak pek mümkün olmasa da, bunu herhangi bir tiyatrocu'dan çok güzel öğrenebilirsiniz. şimdi türkçe'de kaç çeşit a var, kaç çeşit e var? mesela tüm e'leri aynı şekilde mi telaffuz ediyoruz? hayır. bunun kapalısı var, açığı var. peki kapalı olsun, açık olsun tüm e'leri aynı şekilde yazmıyor muyuz? o zaman sorun nerede? baya da türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değildir. sagopa kajmerin son şarkısında değindiği konu budala kuş bu dala konma ve uç sonsuz. yaptıklarım mahsus çünkü bildiklerim bana mahsus diksiyon kurslarında öğretilen kanı. konuşma dili ile okumayı karıştıran beynin önermesidir. edebiyattan örnek vererek açıklamak faydalı olur. sana gitme demeyeceğim üşüyorsun ceketimi al günün en güzel saatleri bunlar yanımda kal. sana gitme demeyeceğim gene de sen bilirsin yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim incinirsin sana gitme demeyeceğim ama gitme lavinya adını gizleyeceğim sen de bilme lavinya. şeklinde yazılan bir şiirin; sana gitme demicem üşüyosun ceketimi al günün en güzel saatleri bunlar yanımda kal sana gitme demicem gene de sen bilirsin. yalanlar istiyosan yalanlar söyliim incinirsin. sana gitme demicem ama gitme lavinya adını gizlicem sen de bilme lavinya şeklinde piç edilmesi doğruysa, bu önerme de doğrudur.

italyanca yazıldığı gibi mi okunur